-
1 doğru
I sniye \doğrusunu söylemiyorsun? warum sagst du nicht die Wahrheit?sabit bir \doğru eine feste GeradeII adj1) gerade2) richtig, korrekt; ( gerçek) wahr\doğru çıkmak sich bewahrheitenbu cümle \doğru mu yanlış mı? ist dieser Satz richtig oder falsch?1) richtig, korrekt\doğru çıkmak sich als richtig herausstellençocuk \doğru okudu \doğru olmak richtig sein, stimmen, das Kind hat richtig gelesendedikleri \doğru ( değil) was er sagt, ist (nicht) richtig, es stimmt (nicht), was er sagtsaat \doğru gidiyor/gitmiyor die Uhr geht richtig/nicht richtig2) gegenakşama \doğru gegen Abend( saat) altıya \doğru gelir er kommt gegen sechs (Uhr)3) nachdışa/içe \doğru aç(ıl) mak (sich) nach außen/innen öffnen -
2 doğru
doğru11. adj/subst richtig; recht-; gerade; direkt; geradeaus; gerecht handeln; Richtigkeit f einer Angelegenheit; Wahrheit f; Mensch ehrlich; Nachricht wahr;doğru açı MATH gestreckte(r) Winkel;doğru akım EL Gleichstrom m;doğru çıkmak sich als richtig ( oder wahr) erweisen;doğru durmak gerade stehen; Kinder sich ruhig verhalten;doğru dürüst freimütig, offen; fehlerlos, korrekt sprechen;-i doğru bulmak richtig finden (A);doğru mu? tatsächlich, wirklich?;doğru orantılı MATH direkt proportional;doğru söylüyorsunuz Sie haben ganz recht;doğrudan (doğruya) direkt, unmittelbar2. postp -e doğru gegen (z.B. Abend); auf … (A) zu; in Richtung auf (A)'doğru2 direkt;doğru! richtig! -
3 çıkmak
I vi1) gehenauta/ava/karaya \çıkmak ins Aus/auf die Jagd/an Land gehendışarı \çıkmak ausgehenevden/odadan \çıkmak aus dem Haus/Zimmer gehen, das Haus/Zimmer verlassenodaya \çıkmak hinauf ins Zimmer gehen2) besteigen (-e)tahta \çıkmak den Thron besteigen3) ( binmek) steigen (-e auf)ağaca \çıkmak auf einen Baum steigen4) aynı kapıya \çıkmak ( fig) auf dasselbe hinauslaufen, aufs [o auf das] Gleiche hinauslaufenbu sokak nereye çıkar? wohin führt diese Straße?bu sokak meydana/parka çıkar diese Straße mündet auf den Platz/in den Parkbu yol kara yoluna çıkar dieser Weg mündet in die Landstraßeinsan içine \çıkmak unter Menschen gehen, sich unter Menschen mischenortaya \çıkmak ( fam) auf der Bildfläche erscheinen7) aufkommenhafif bir rüzgâr çıktı ein schwacher Wind ist aufgekommen8) yumurtadan \çıkmak ausschlüpfen9) ( boyası) abgehen10) kontrolden \çıkmak aus der Kontrolle geraten11) masraflar çıktıktan sonra abzüglich der Kosten, nach Abzug der Kosten12) entfallenbir şey birinin aklından \çıkmak etw entfällt einemon üç numaralı piyango biletine bir milyon çıktı auf die Losnummer dreizehn entfallen eine Million14) ( anlaşılmak) sich herausstellendoğru/yanlış \çıkmak sich als richtig/falsch herausstellen15) entstehenbundan size masraf çıkmaz es werden für Sie keine Kosten daraus entstehensenden başka bir kızla çıkmadım außer dir bin ich mit keinem anderen Mädchen ausgegangen17) harp/kavga \çıkmak Krieg/Streit ausbrechenkomadan \çıkmak aus dem Koma erwachendörtlüyü \çıkmak die Vier ausspielen -
4 anlaşılmak
vi2) klar werden; ( ortaya çıkmak) sich herausstellendoğru/yanlış olduğu \anlaşılmak sich als richtig/falsch herausstellenbir şey birinin yüzünden \anlaşılmak jdm etw ansehen
См. также в других словарях:
doğru çıkmak — gerçek olduğu anlaşılmak Çocuğun dediği doğru çıktı. Ana kız otelden gittiler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru — sf. 1) Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı 2) Gerçek, yalan olmayan Doğru haber. 3) Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur. A. Gündüz 4) is. Gerçek, hakikat Söyleyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri atılmak (veya çıkmak) — öne doğru çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cılkı çıkmak — bozulmak, doğru ve uygun yolundan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün ışığına çıkmak — 1. açıklığa kavuşmak, aydınlanmak 2. (bir sorun veya bir durum) açıklığa kavuşmak, aydınlanmak Bu mesele gün ışığına çıkmadıkça toplumun doğru dürüst bir düzen kurabileceğine inanmak zordur. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı çıkmak — davasının, iddiasının, düşüncesinin veya davranışının doğru olduğu anlaşılmak Bu tartışmada o haklı çıktı … Çağatay Osmanlı Sözlük
baştan çıkmak — 1. ahlakı bozulmak 2. doğru yoldan ayrılıp uygunsuz işlere yönelmek Edebiyatı zenginleştiren genellikle bu tür, baştan çıkmış yazarlardır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
yoldan çıkmak — 1) belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir sebeple yolundan ayrılmak, gitmez olmak 2) mec. doğru yoldan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
teeyyüt etmek — doğru çıkmak, gerçeklenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
pörtlemek — nsz 1) Göz, çeşitli sebeplerle açılmak, dışarıya doğru fırlamak 2) Meyve kabuğu yarılıp içi dışarıya doğru çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük